Kulüp nasıl yönetilir?..

7 Temmuz 2008 Pazartesi

Bilanço, aktif,pasif kelimeleri neyi anlatır?. İşinizi yapmanız için gerekli değerleriniz aktif ve bu değerlerin karşılığını izah eden açıklamalar da pasifte yer alır. Örneğin;

100 Liralık limonla pazarda tezgah açtınız. Size soruyorum;

-Kardeşim, bu limonları nasıl aldın?

-50 lira bende vardı (Öz sermayeniz), 50 lirada arkadaştan borç aldım abi. (Kredi borçlarınız)

Bu bilançoda aktifiniz 100 lira karşılığı limon, pasifi ise 50 lira öz sermaye 50 lira da borç.

Şimdi siz bu limonları 150 liraya satarsanız borcunuzu öder ve öz sermayenizi ikiye katlarsınız. İkinci kez kalan 100 lirayla aldığınız limonları 150 liraya sattığınızda kalan 50 lira sizin karınızdır. Yapın yatırımınızı artık.

Diyelim ki başkanla görüşme olanağı bulduk ve soruyoruz kendisine;

-Sayın başkanım. Bizim kulübün bilançosuna bir bakalım. Aktifimizde ne var?

-yüz milyonluk futbolcu var.(Kayıtlı bonservis bedelleri)

-Peki bunu nasıl aldık biz? (Yani pasif nedir?)

-10 milyonluk değer altyapıdan yetişti. (Yani öz sermayemiz bu)

-Eee...? 90 milyon nerden çıktı?

-Kasada 20 vardı; Havuz geliri,futbolcu satışı,tribün geliri derken 40 milyon geldi,

-30 milyon?

-O da bankaya borç.

-İyi o zaman. Demek ki futbolcuların tamamını satsak, 30 milyon borcu ödeyip 70 milyon kara geçiyoruz. Bununla da borçsuz yeni bir takım kurar mıyız başkanım?

-Kuramayız.

-Niye?

-Banka borcu 60 milyon. 40 milyon da bana var.

-Nasıl oldu bu iş sayın Başkan?

-Şöyle oldu; bir kere para verip aldığımız topçuları aynı fiyata satamadık. Hatta bir kısmı beleşe gitti. Bazı hocalara da tazminat ödedik. E.. yeni transferlerde ayrıca para.

-Peki biz satarken para etmeyecek topçuları niye aldık?

-Başarı kazanıp gelirleri artırmak için.

-Hala niye alıyoruz?

-Aynı sebepten.

-Hocaya ne tazminatı bu?

-Başarı gelmeyince kovduk keratayı.

-Peki başarı ?

-Yok.

-Ne olacak peki bu iş böyle? Başarı umuduyla borçlanıyoruz ama başarı ve dolayısıyla gelir artışı yok ortada. Biz bu borçları nasıl ödeyeceğiz başkanım?

-Valla satacağız birşeyler.

-Neler?

-Valla yeni formalar çıkarıp çıkarıp size satarız. Yanında tonla ıvır zıvır satarız. Kombine satarız. Bilet satarız. Yayın haklarımızı satarız. Formaya sponsorlar alırız. Hatta formayı turuncu yapıp ülkere gömersek çok paraya satarız. Takımın adını satarız. Stadın adını satarız. Salonun adını satarız.Yönetim kurulundan koltuk satarız. O da yetmedi Fulya’nın gelecekte getireceği gelirleri peşin paraya satarız. Yetmedi kulübün hisselerinden birazını daha satarız.

-Karşılar mı peki?

-Karşılamaz çünkü yeni transferler yapıcaz arada. Yıldız futbolcu falan alıp forma satacağız.

-Sonra?

-Sonra yetmezse yine ben cepten veririm.

-Nereye varacak bu işin sonu?

-Kulübü satarız..

İşadamından tut yerli yabancı büyük sermaye şirketleri bu kadar yatırımı niye yaparlar bir kulübe dersiniz? Çünkü o kulübün arkasında bizim tanımımızla büyük Beşiktaş taraftarı, onların tanımıyla ise milyonlarca tüketicinin olduğu büyük bir Pazar var da ondan. Bir kulübün karlılık derecesi arkasında duran büyük taraftar kitlesiyle doğru orantılıdır. Taraftar her şey için para öder. Karşılık olarak da gönüllerinden geçeni görmek ister. Bu en basit tanımıyla sportif başarıdır elbette. Ülkenin en büyük sermaye gruplarından birini büyük bir verimlilikle yöneten bir işadamının toplam hacmi birkaç yüz milyon doları geçmeyen bir kurumugöz göre göre batırması söz konusu bile değildir. O halde sorun nerde?

Sorun, adına endüstriyel futbol denilen şu yukarıda ki bilançonun yaratıcısının futbolla, kulüple falan değil arkasında ki büyük potansiyelle ilgilenmesinde yatıyor. Onları elde tutmanın yolu bağlı oldukları kulübü elde tutmaktan geçtiği açıktır. Yoksa birkaç yüz milyon dolar bunlar için çekirdek parasıdır emin olun.

Şimdi bizim, yani taraftarın da bir bilançosu var elbette. Bu bilançonun aktifinde olanlar yani varlıklarımız;

  1. BJK ismi.
  2. Siyah ve beyaz formamız.
  3. armamız
  4. Simgemiz kartalımız.
  5. Beşiktaşlı duruşumuz.

Peki biz, Beşiktaş taraftarı olarak bu varlıklarımızı nasıl edindik? Yani pasifimiz nedir?

Pasifimizde öz sermayemiz olan 104 yıllık tarihimiz var. Peki karşılar mı? Karşılamaz çünkü en önemli varlıklarımızdan biri olan Beşiktaş’lılık duruşunu bizlere taşıyan Şeref Beyler, Baba Hakkı’lar, Ahmet Fetgeri’ler ve daha nicelerine olan gönül borcumuz var.

Bizim Bilançomuzda her dönem mutlak kar var. Bu kar asla şampiyonluk kupaları, bilmem ne zaferleri değil ama Beşiktaş’lı olmanın verdiği onur ve gururudur her daim kazancımız bizim.

Peki ne olacak sahiden bu işin sonu?

Bu işin sonunda; ya arkasına kendi öz sermayesi olan büyük taraftarını alan bir akil adamlar heyeti işe el koyar, üç-beş senelik şampiyonluk, zaferler, yıldız futbolcu geldi gelmedi stresinden uzak bir dönem yaşanır ve kulüp sırtlanların ağzından sökülüp alınır, ya da kıçı kırık birkaç şampiyonluk kupası, arkasında adı yazan bir takım emekli yıldızların lisanslı formalarını evladına bırakacağı miras sananların dışında kalanlar için gönül verdikleri takım yerine bir endüstriyel ucube, doymaz bir kar makinesine dönüşmüş olan bu şirketler kendi hallerine bırakılır. Kendi aramızda ki yapay kavgalarla, şununla bununla uğraşmaktan vazgeçilip taraftarın kendi bilançosunda ki değerlerle işe en baştan başlanır.

Yeni Ahmet Fetgeri’ler, yeni Şeref Beyler, Baba Hakkı’lar elbette bulunur.

0 yorum:

 
Hakan Kirezci - Templates para novo blogger