Sen nerdesin?..

8 Temmuz 2008 Salı

Bu toprakların insanları, yüzlerce yıl boyunca kültürlerini kaynattıkları ortak kazandan, hayata dair farklı yorumlar ve biçimler çıkararak bunların üçü üzerine şimdiki yaşam biçimlerini, hayatı algılayış yöntemlerini inşa etmişler.
Hayatın hiçbir alanı bu üç temel felsefeden kendini soyutlayamamıştır, çünkü eğrisiyle doğrusuyla toplumun kendisi kadar gerçektir ve tüm örgütlenmeler, tüm saflaşmalar bu çekirdekler etrafında ete kemiğe bürünmüşlerdir

Nedir bu üç temel felsefe?
Osmanlı aristokrasisinden beslenip, yıkılış sürecinde de kurtuluşu güçlünün işbirlikçiliğinde bularak kültürüne ait değerleri güçlünün değerleriyle yer değiştirmek suretiyle süsünden taviz ve burunlarından kıl aldırmama üzerine gelişen “görgüsüz batı özentisi” bir felsefe.
Göçeden büyük anadolu sermayesinin, bu yukarıda ki tarafından pek de hoş karşılanmaması ve kabul görmemesi üzerine payitahtın karşı yakasına yerleşerek, içgüdüsel dayanışma refleksi ile kümeleşerek oluşturduğu güç birliğinin günümüze yansıması olan “Kıroyum emme para bende” felsefesi..

Sınıfsal kan uyuşmazlığı nedeniyle bunların ikisinden de uzak duran ve sahip olduğu yerel değerleri evrensel değerlerle eşleştirmiş, klasik emekçinin, yoksulun, orta tabakanın, görmezden gelinenin “Dayanışmacı” felsefesi.
Doğaldır ki bu topraklarda yüz yılı aşkın bir süreç içerisinde doğup gelişen futbol kulüplerinin de bu saflaşmadan kendilerini bağımsız tutmaları beklenemezdi. Her birinin kuruluşundan günümüze kadar gelişimi ya da yok oluş süreçleri, sahip oldukları felsefenin etkinliğiyle doğru orantılı olarak seyretmiş ve sonuç olarak birikim, bu üç temel felsefenin etrafında yoğunlaşmış görünüyor.

İlk bakışta sıradan bir oyun gibi görünen futbol temelli bu örgütlenmenin çevresinde oluşturduğu taraftar sosyolojisi incelendiğinde, meselenin sadece futbol meselesi olmadığının ipuçlarını açık olarak görebiliriz.
Yalnız burada dikkat edilmesi gereken hassas konu şudur. Bu üç farklı merkez etrafında biriken kitle, merkezden açıldıkça kenarlara doğru yer yer içiçe geçmiş bölgeler oluşturacağından taraftarı incelerken yanlış adreslerde ki yanlış renkleri de doğru tahlil etmek gerekir.
Bizim konumuz işte tam burada başlıyor.
İlk ikisinde doğaları gereği varolan ilkeler, yani;
-Büyük olmak çok olmaktır.
-Kazanmak için her yol mübahtır.
-Kazanmanın yolu güçlü olmaktan geçer.
-Güce sahip olmanın yolu paranın kontrolünü ele geçirmekten geçer.
-Paranın kontrolü kişilerin ve kurumların idaresi demektir.
-Herşeyin ve herkesin (Benim bile)bir fiyatı vardır.
Olarak özetlenebilir.
-Bu ikisinin, “Şeref” iyle oynayıp “Hakkı” yla kazanmak diye bir kaygıları olamaz.
-Kabile mantığı örgütlenmelerinin bünyede yarattığı kemikleşmiş lezyonlar, her türlü , karşıtını aşağılama,küçük görme ve hatta yok sayma ve ırkçılığa dair tohumların gelişimi için son derece elverişli tarlalar yaratır.
-Ortamını buldukları anda aşiretlerini cumhuriyet ilan etmekten çekinmezler.
-Parayı vereni bulduklarında bayraklarına kadar reklam alırlar ve buradan gelen parayı da “müşterilerini” daha çok söğüşlemek için daha gösterişli tuzaklar kurmaya harcarlar.
Çünkü pek övdükleri büyük bir filozofun da dediği gibi “Futbol artık sadece futbol değildir”
Futbol dışı sermaye çevreleri işi daha da ileri götürüp uluslararası kongreler toplayarak sonuç bildirgelerine “Spor artık sadece spor değildir” demek suretiyle cepheyi genişletmekte sakınca görmezler. Çünkü genelde spor ve özelde futbol, çevresinde topladığı büyük kitleler sayesinde son derece verimli bir iletişim ve pazarlama potansiyeli yaratmıştır. Sponsorluk kanunlarıyla (Burada devlet de işin içine giriyor) destekleyerek bu pazarı spor dışı kitlelere yaymak ve spor kulüpleri üzerinden mallarını pazarlamak tek amaçlarıdır artık.
Yoktur artık öyle kapıcı Rıza efendilerin çocuklarına ucuz semt pazarlarından forma neyin alması.
“Lisanslı ürünler” e bastıracan ki 60-70 YTL leri , çocuğun fiyakalı futbol okullarında janjanlı formalarıyla fiyakalı fiyakalı çalımlar atan yaşıtlarını seyrederken sümüklerini çekiştirip durmasın.
“Lisanslı ürünler” e bastıracan ki 60-70 YTL leri, ortalık milyar dolarlık sermaye gruplarının reklamlarını minicik kalplerinin üstünde gururla taşıyan minicik bebelerle kaynasın.
Bunları uzatmak mümkün ama gereksiz. Şimdi tam burada sormak istiyorum;
“Siz kendinizi bir Beşiktaş taraftarı olarak tarif ederken, ait olduğunuzu düşündüğünüz bu felsefenin merkezine ne kadar mesafede olduğunuzu düşünüyorsunuz?”
Kendinize bir bakın istiyorum.. O bütün renkleri avucunun içinde taşıyan beyaz ışık selinin büyük siyah tarafından yutulduğu Yaşam/Ölüm çizgisinde misiniz yoksa renginizde hafif morarmalar ya da kızarıklıklar mevcut mu…

0 yorum:

 
Hakan Kirezci - Templates para novo blogger